Günümüzde en çok kullanılan ve duyulan terim olasılıktır. Toplumumuzdaki olaylarda her şey, ister ilmi ister ilim dışı olsun, daima bir olasılık ifadesi ile anlatılmaktadır. Bu mantığa göre olasılığı yüksek olanların meydana gelmesi beklenirken, olasılığı küçük olanların meydana gelmesi beklenmeyen bir şey olmaktadır. Fakat bazen olasılığı küçük olan olaylar da tahakkuk etmektedir. Bunlara da insanlar şaşmaktadırlar. Bu durumda şu soruları sormak akla geliyor: Olasılık mutlak gerçeği ne kadar yansıtmış olmaktadır? Bu olasılıklar işimize yarıyor mu?
Olasılık Nedir? Olasılık daha önce elde edilen sonuçların istatistiksel olarak analizi sonucu elde edilen değerlerdir. Doğada determinist ve sürekli bir yapı olduğu düşünülerek, istatistik sonuçlarına göre davranmak ve olguları yorumlamak insanlara mantıklı gelmektedir. Bu yorumlar çoğu zaman işe yaramakta fakat bazen de beklenenler tahakkuk etmemektedir. Olasılık insanların tahmin etmesinde kolaylık sağlayan bir yöntemdir. Bu nedenle insana önünü göstermesi bakımdan önemlidir. Fakat beklenenin aksi de olabileceğini daima akıldan çıkarmamak gereklidir. Olasılık aslında insanın mutlak bilgiye akıl ve duyularla tam olarak ulaşamayacaklarının bir ifadesidir. Bu gerçeğin bir itirafıdır. İnsanın, bir olgunun meydana gelmesini bir ihtimal oranı ile beklemesi, onun hiçbir konuda kesin bir bilgiye sahip olamayacağının başka bir ifadesidir. Bu da insanın tabiat olaylar karşısındaki aczinin bir ifadesidir. Kur'an-ı Kerim'de belirtildiği gibi, Cenab-ı Hakk insanlara ayetlerini ufuklarda göstereceğini bildirmektedir: “Biz onlara hem ufuklarda ve hem kendi nefislerinde delillerimizi göstereceğiz ki Kur'an'ın hak olduğu kendilerine açıkça belli olsun” (Fussilet, 41/53). Olasılık ta insana çevresindeki olaylar hakkında bir delildir. Bu ayet insanlara, bilgi konusunda mutlak bir güce sahip olamayacaklarını ifade eder. “Size ilimden yalnızca az bir şey verilmiştir” (İsra, 17/85) ayeti de bunu teyit etmektedir. Olacak şeyler kaderdir. Kader'in daha önce yazılmış olduğuna inanılır. Ancak kader insanlardan saklanmıştır. İnsanlar olacak olayları tam ve kesin olarak önceden bilemezler. Bununla beraber bazı istatistiksel yöntemler, gelecekte beklenen olayların ortaya çıkma olasılığını tahmin edebilir. Beklenen tahminlerin olacağı kesin değildir. Bir öngörüden ibarettir. Bu durum bütün tabiat olayları için doğrudur. Bununla beraber her olan ve olacak şeyler Allah Teâlâ'nın ilmi altındadır. Bu ilim kısmen insanlara verilmiştir. İnsanlara verilen kısmı ise istatistikle elde edilen olasılıklarla açıklanmaktadır. Fakat ilmin büyük bir kısmı insanlara verilmemiştir. Bu verilmeyen gaybi ilmin mahiyeti hakkında hiçbir yorum yoktur. Dolayısıyla olasılık, bir olayın ortaya çıkışı ve çıkmasının mahiyeti ve yapısı hakkında hiçbir bilgi içermez. Sadece olayın ortaya çıkması ile ilgili bir beklentinin ölçüsünü ifade eder. Yani biz olasılıklarla evrendeki olguların mahiyeti ve yapısı hakkında herhangi bir bilgi edinmiş olmayız.
İslamiyet’te Olasılık Olasılık kelimesi hiçbir ayet ve hadiste geçmez. Tesadüfi olma gibi şeyler de İslam'da söz konusu değildir. Hiçbir ayette ve hadiste böyle ifadelere rastlanmaz. Bunun tam aksi olan ifadeler geçer. Her şeyin hak ve ölçü ile yaratıldığından bahsedilir. Her şeyin bir yörüngede hareket ettiği ve belirli bir eceli olduğu ifade edilir. “Doğrusu O’nun katında her şey bir ölçü iledir.” (Rad, 13/8) Bir düzgün paranın atılınca yazı ve tura gelmeleri şansının aynı ve 1/2 olduğu ifade edilir. Bunu insanlar akıl ve duyularıyla idrak ederler. Fakat para atılmadan hangi sonucun çıkacağını kimse bilemez. Bunu bilen ancak Allah Teâlâ’dır. O’nun ilmi çıkacak sonuçları tayin ettiğinden ancak kendi tarafından bilinir. Bu türlü deneyler bizim yaşadığımız dünya alemi içinde geçerlidir. Öyle başka alemler vardır ki orada yer çekimi kuvveti başka türlü çalışır. Orada sular yerden yukarıya doğru akar. Orada da bizim gibi düşünen, Allah'ı bilen insanlar yaşamaktadırlar. Onların da bir toplum düzeni ve yasaları vardır. Böyle bir alemde para ile deney yapıldığında dünyadaki beklenen sonuçlar oluşmaz. Çünkü para atılırsa yere tekrar düşmeyebilir. Bu bakımdan dünyadaki olaylar Allah Teâlâ'nın dünyamız için vaaz ettiği yasaların hükümleri altında olur. Paranın yere düşmesi yerçekimi kuvveti ile olmaktadır. Paranın yazı ve tura gelmesinin aynı şansa sahip olması yerçekimi kuvvet alanının homojen ve düzgün olmasının sonucudur. Eğer yerçekimi kuvvet alanı deneyin yapıldığı noktada düzgün bir dağılıma sahip olmasa orada paranın yazı ve tura gelmeleri şansları muhakkak ki farklı olurdu. Bu yasayı belirleyen ve çalıştıran da Hakk’ın kendisidir. Bu nedenle olasılık teorisi diye oluşturulan bilgiler dünya üzerindeki olaylar için geçerlidir. Onların evrenselliğinden bahsetmek anlamsızdır. Oysa müspet birincilerin bazıları, pozitivistler ve materyalistler maddeyi putlaştırarak, her şeyin sırrının maddede olduğunu zan etmektedirler. Bu zanlarının yanlış olduğu kendileri ile çelişen olaylar ortaya çıkınca anlaşılmaktadır. Bütün bunlar insanın Rabbini bilmesinin, O’nun marifet bilgisine ulaşmasının ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Zaten insan da bunun için yaratılmıştır.
Çok Değerli Olasılık Olasılık teorisinin bugün için en çok kullanılan modeli iki ihtimalli olanıdır. Bir şey hakkında ya doğru veya yanlış olarak hüküm verilir. Bunun dışında mümkün olan haller var mıdır? bunu belirlemez. Acaba tabiattaki olaylar daima iki değerli midir? Yani siyah ile beyaz arasında gri tonlar da söz konusu mudur? Bu da üstü kapalı bir konudur. Bu konuda da insanlara tam bir bilgi verilmemiştir. Kuantum Teorisinde iki halin dışında başka hallerin de söz konusu olduğu bilinmektedir. Yani iki değerli mantığın yanı sıra, çok değerli mantığın varlığı da söz konusu olabilir. Fizikteki çift yarık deneyi bunun bir örneğidir. Aynı şey tasavvufta da görülmektedir. Çok değerli olasılık teorisi inşa etmek ölçü teorisine göre mümkün olsa da, bunun pratikte pek faydası olmamaktadır. Çünkü değerlerin adedinin tespiti zor bir iştir. Fakat teorik olarak böyle modeller düşünülebilmektedir.
Olasılıktaki Hikmet Her şeyde Allah Teâlâ'dan bir vecih, bir özellik vardır ki o vecih haktır. Eğer durum böyle olmasaydı o Tanrı olamazdı ve alem tanrısız kendi kendine müstakil olarak var olurdu ki, böyle olması muhaldir, imkânsızdır. Dolayısıyla alemde herhangi bir şeyde Hakk Teâlâ'nın vechinin olmamasının imkansız oluşu bilgisi, alemde mutlak hatanın kaldırılmasına yolda açar. Bir olguda ortaya çıkacak sonuç, çıkana kadar belirsizdir. Sonuç çıktıktan sonra belirli olmuş olur. Ancak sonuç çıkana kadar olan belirsizlik bizim için, insan içindir, Hakk için değildir. Bu taraf olgunun gaybi tarafıdır. Sonuç ise zahiri tarafıdır. Biz de sadece onu görürüz. Sonuç çıkana kadar ki belirsizlik durumu, olgunun gayb alemine bakan yüzüdür. Bu yüzün hakikatini Hakk bilir, ama biz bilemeyiz. Burası Hakk’ın ilminde bellidir. Sonuç ortaya çıkınca bize de belli olur. Belirsiz olduğu zamanda gayb aleminde neler oluyor bunu bilemeyiz. Ancak çıkacak sonucun tahakkuk etmesi için Hakk’ın irade ve güç sıfatı harekete geçmekte ve O’nun ilim sıfatı ile birlikte ortaya çıkacak sonuç belirlenmektedir. Bu sonucun belirlenmesinde birçok bizim bilmediğimiz faktörlerin dikkate alındığı, rol oynadığı muhakkaktır. Ancak bunlar bize belirsiz ve kapalıdır. Bu durum tabiattaki bütün olaylar için geçerlidir. Yani tabiattaki bütün sonuçlar aslında Allah tarafından tespit ve tahakkuk ettirilir. Bütün bu açıklamalarda, bizim yaşadığımız evrende insanın imkânlarının sınırlı yapısı nedeniyle, daima olasılıklarla beraber yaşamaya mecbur olduğunu, hiçbir zaman tam ve kesin bir bilgiye ulaşmasının mümkün olmadığı görülür. Peki bunun sebebi nedir? Neden Allah Teâlâ böyle bir sistemi ortaya koymuştur. Allah Teâlâ yarattığı evreni insanın maslahatı ve iyiliği için olduğunu buyurmaktadır. Evrendeki her şeyi insan için musahhar kıldığını söylemektedir. “O, göklerde ve yerde bulunan her şeyi kendinden bir lütuf olarak sizin hizmetinize vermiştir. Şüphesiz bunda düşünen topluluklar için ibret ve deliler vardır.” (Casiye, 45/13) “O, yedi göğü birbiri üzerine yarattı. Rahman'ın yaratılmasında bir aykırılık, uygunsuzluk göremezsin. Gözünü döndür de bak, bir bozukluk görüyor musun?” (Mülk, 67/3) 1) İnsan tabiattaki ve kendi nefsindeki olayları daha iyi incelemek ihtiyacı duyar, devamlı onlar hakkında düşünme ve tedbir alma gibi faaliyetlerde bulunarak yaşamını devam ettirmeye çalışır. Eğer insan iman sahibi ise bu yaptığı işten sevap kazanır ve ahireti için bir sermaye hazırlanmış olur. Eğer iman sahibi değilse kendisini yanlış teorilerle oyalar ve ömrünü boşa geçirir, ahiretini mahveder. Buna göre, bu husus dünya hayatının bir imtihan yeri oluşunun bir sonucudur. İnsan bu gibi eksiklik ve belirsizliklerle iman konusunda imtihana tabidir. Kendi acizliğini ve eksikliğini anlarsa, bu onun için olumlu bir şeydir. Böylece Rabbinin gücü ve kudreti konusunda imanı artar. Bu da istenilen bir şeydir. Çünkü insan Rabbini tanıması için yaratılmıştır. Allah'ı tanımak için insanın çevresini ve kendisini incelediğinde her bilginin kendisine verilmemiş olduğunu görmesi, onu hidayete götüren bir adımdır. 2) Eğer insanlara tabiattaki veya kendi nefsindeki olayların bilgisine mutlak olarak erişme imkanı verilseydi, insan her şeyi bilmek ile büyüklük duygusuna kapılır ve hatta kendisini Tanrı yerine koyabilirdi. Bu ise onun için ebedi hüsranın bir başlangıcı olurdu. Çünkü Allah kendisine şirk koşulmasını hiçbir zaman bağışlamayacağını buyurmaktadır. Bugün maalesef insanlar, biraz güç ve bilgi elde edince kendisine mağrur olmakta ve Allah ile mücadeleye başlamaktadır. “ İnsan kendi yaratılışını unutarak Bize misaller getirmektedir.” (Yasin, 36/78) Bu insanı küfre götüren ve ebedi saadetten uzaklaştıran bir durumdur. Bu türlü davranışlara örnek olarak Firavun'un, Karun'un, Hitler'in davranışlarını verebiliriz. Çünkü onlar ellerindeki güçlere güvenerek kendilerine Tanrı olarak görmeye başlamışlar ve diğer insanlara da zulümler yapmışlardır. Bu nedenle insanın her şeyi bilmesi ve elde etmesi onun için en büyük zarardır. Bu nefsin azmasına neden olduğundan Allah Teâlâ insanlara bilgilerin az bir kısmını vermektedir. Bu da insanların kendi menfaatleri içindir. Aynı şekilde insanların zamanla felaketlere ve hastalıklara uğraması da onlar için bir rahmettir. Çünkü çok rahat ve sıkıntısız yaşayan insanların büyük bir kısmı, kolaylıkla nefislerinin ve heveslerinin istedikleri peşinde giderek yaşam amacının dışına çıkabilirler. Bununla ilgili örnekleri maalesef toplumumuzda daima görmekteyiz. Olasılıklarla dolu bir yaşam, insanın imtihan edilmesinin bir parçasıdır. Bu olasılıklar ve neden bazı olayların bilinemediğini düşünmek insana Rabbini hatırlatır. Kendisi dışında bir gücün evreni yönettiğini idrak eder. Bu da onu selamete götürecek bir davranıştır.
Evrenin Matematikle Modellenmesi Mümkün mü? Bazı bilim adamları evrenin düzeninin temelinde matematiksel bir yapı olduğunu ve olasılık teorisinin de bu yapıyı yansıttığını düşünmektedirler. Bu bir zandır. Doğru olup olmadığını kimse bilmiyor. Ancak Kuran ayetlerinde, Allah Teâlâ'nın adet, sayı, ölçü kullandığı ifade edilse de, bunların bizim anladığımız tarzda bir matematiksel model olup olmadığı belli değildir. “Onların bu hususta bir bilgileri yoktur. Onlar sadece zana uyuyorlar. Zan ise şüphesiz hakikat bakımından bir şey ifade etmez.” (Necm, 53/28) “Doğrusu O’nun katında her şey bir ölçü iledir.” (Rad, 13/8) Aslında evrenin bizim görmediğimiz, duyamadığımız tarafındaki olayları bir matematik modelleme ile açıklamak mümkün değildir. Bu gayb aleminde işlerin nasıl cereyan ettiğine dair hiçbir bilgimiz yoktur. Bazı keşif sahibi insanlar bu konuda ilhami bilgilere sahip olduklarını söyleseler de, bu bilgileri herkese açıklamak istemezler. Hatta bu bilgilerin açıklanması bir yere kadar yasaktır. Bu bilgiler Peygamberden alınmış ve kendi keşifleri ile görmüş oldukları şeylerdir. Bu bilgiler Kur'an ve hadislere aykırı değildir. Ancak bu bilgiler hakkında hiçbir şey insanlara anlatılmaz. Örneğin Ebu Hureyre (ra), İbni Abbas (ra) ve Hazreti Ali (ra)'ın bu konuda çekincelerini dile getiren ifadeleri vardır. Bu ifadelerin neler olduğunu “İslamiyet Tekrar Tasavvufla Yükselecektir” adlı yazımızda açıkladık. Allah Teâlâ dünyayı yarattığında buradaki olaylar için bir sebep sonuç ilişkisi belirleyerek sisteminin çalışmasına yol vermiştir. İnsanlar bu olayları inceleyerek, bu sebep ve sonuç ilişkilerini anlamaya ve onların yapısı hakkında bilgi edinmeye çalışmışlardır. Bu çalışmaya yöneliş insanın doğasında vardır ve fıtraten böyle yaratılmıştır. Bu bir bakıma insanın yaratılışının bir amacıdır. Çünkü insan hem kendi nefsini hem de çevresini araştırarak Rabbini bilmesi istenmektedir. İnsan gerek kendisinde ve gerekse çevresindeki ve evrendeki çalışan bir sistemin varlığını ve bu sistemin nasıl mükemmel çalıştığını görmelidir. Böyle bir sistemin bir yaratıcısı olduğunu düşünmeli ve onu tazim etmelidir. Ancak insanın kendi imkanları ile Allah'ın yarattığı bu düzeni tam olarak anlaması ve onun yapısının ne olduğunu bilmesi mümkün olmadığı görülmektedir. Kendi aklı ve duygularının sınırlı yaratılması ona bütün evreni tam ve kesin olarak tanımasına imkan vermemektedir. Her şeyin yaratıcısı olan Yüce Allah insanlara zaman zaman peygamberler göndererek onlara yaradılışın yapısı ve amacı hakkında ilahi bilgiler göndermiştir. Bazı insanlar nefsinin ve şeytanın vesvese ve isteklerinin ağır basması ile bunlara inanmamış ve inkara sapmıştır. Bazıları da inanarak iman ve hidayet yoluna girmiştir. İster inanan olsun ister inanmayan olsun, insan yaratıldığı günden beri çevresini ve kendisini incelemiş ve tabiat olaylarına bir yorum getirmeye, onları açıklamaya, onların arkasındaki sebep sonuç ilişkilerini ortaya çıkarmaya çalışmıştır. Bugüne kadar bu çalışmalar bilim adı altında insanlara birçok bilgi ve yorum bırakmıştır. Bu bilgi ve yorumların bir kısmı sonradan yanlışlanmış, böylece insan tekrar yorumlarındaki bozuklukları giderecek yeni çalışmalar yapmış ve böylelikle yeni teoriler ortaya atmıştır. Bu süreç kıyamete kadar devam edecektir. Bütün bu sürecin temel bir karakteristiği, insanların doğayı incelerken elde ettiği sonuçların tam kesin olmamasıdır. Bu nedenle bu sonuçların doğruluğunu belli bir olasılıkla ifade etmek zorunda kalmıştır. Bu olasılık değerleri de, söz konusu olaylar hakkında daha önce ortaya çıkan sonuçların istatistiğinden elde edilmektedir. İnsan merakında, olan olayları tespit etmek ve onların geçmişinin değerleri hakkında bir data deposu yaparak ilerideki hesaplamalarda kullanmak düşüncesi vardır. Bu çok doğal olan davranış, insanı bilimsel düşünme ve araştırma kapılarının açılmasına götürmüştür. Bu kapılar açıldıkça yeni düşünceler, yorumlar ve yeni olasılıklar ortaya konmuştur. Buna göre insanın bütün incelemeleri ve elde etti sonuçlar birer ihtimal değerine göre bir anlam ifade eder. Dolayısıyla diyebiliriz ki insan aslında bir olasılıklar aleminde yaşamaktadır. Fakat bu alemde insanın bilmekte, tespit etmekte, ölçmekte aciz oldu birçok şeyler de ortaya çıkmaktadır. Çünkü ihtimal dışı olan şeyler de tahakkuk etmektedir. Fakat bu insanın olasılıklarla yaşamaya mecbur kalışına herhangi bir şekilde etkilememekte ve insan olasılıklarla beraber yaşamayı terk etmemektedir. Elinden gelen başka bir şey de yoktur. Bu çok doğal olan bir durumdur. Buna bir örnek olarak hava tahminlerini verebiliriz. İnsanlar için en önemli olaylardan biri havanın ilerideki günlerde nasıl olacağıdır. Bu her bakımdan önemlidir. Çünkü günlük hayatta ihtiyacı olduğu su, gıda, temiz hava gibi şeyler hava durumları ile yakından ilgilidir. Yağmur yağmazsa, kuraklık olsa temizlik olmayacak, ürünler yetişmeyecek ve salgın hastalıklar ortaya çıkacaktır. Bu nedenle havanın ileride nasıl olacağını bilmek her bakımdan insanın hayatını planlaması ve tedbir alması bakımından önemlidir. Hava tahmini için birçok parametrelerin, daha önce yapılan ölçümlerinden hareket ederek ne gibi durumların ortaya çıkabileceğini beklemek mümkün olmaktadır. Bu nedenle atmosferin çeşitli yüksekliklerinde yapılan ölçümlerle bu parametrelerin değerleri tespit edilmekte, eldeki mevcut bilgilerle havanın nasıl olacağı hakkında yorumlar yapılmaktadır. Bu yorumlar bir ihtimal dahilinde, yani belirli bir olasılıkla gerçekleşmesi söz konusudur. Bu olasılıklar hava tahmin raporlarında ifade edilmese de, bununla ilgili kişiler bu ihtimallerin gerçekleşme oranlarını biriler. Bazen tahminlere yakın bir şekilde hava olayları cereyan eder, bazen de etmez. Yapılan bir tahmin, kimsenin daha önceden tahmin edemeyeceği bir etki ile değişikliğe uğrar ve havanın durumu beklenilen gibi olmaz. Havanın soğuyacağı tahmin edilirken, belirli bir yerde aniden bir sıcak hava getiren basınç değişikliği veya hava akımları ortaya çıkabilir. Bu değişiklik beklenen soğuk havayı getirmez, onun yerine sıcak bir hava ortalığı kaplar. Böyle ani değişiklikler sıcaklıkta, yağışlarda karşımıza devamlı çıkmaktadır. Peki insan, aklı ve duygularıyla elde ettiği bilimsel modellerin çalışmasını bozan bu ani etkileri tahmin edilebilir mi? Bugüne kadar görüldü ki bu ani etkileri tahmin etmek mümkün değildir. Etki ortaya çıktıktan sonra hava durumunun nasıl evrileceğini tahmin etmek mümkün olur. Buna benzer tabiatta birçok olaylar vardır. İnsan doğası gereği her olay hakkında ilgi duyar ve onlar hakkında bilgi sahibi olarak akıl yürütür ve yorumlarda bulunur. Ancak her an için beklenmeyen veya önceden belirlenemeyen etkilerin ve olayların ortaya çıkmasıyla olayların gidişi etkilenir ve istenilen şey elde edilmeyebilir. Bu durum her türlü ekonomik, sosyal ve doğal olaylarda gözükür. İnsanlar çevresindeki ve tabiattaki olaylarda, daha önce öngöremedikleri olaylar ortaya çıktığına şahit oldukları gibi, yeni etkilerin ortaya çıkması ile olayların nereye gideceğini ve savrulacağını da tam olarak bilemeyebilir. Bununla beraber insanın görevi, bunlarla mücadeleye devam ederek varlıklarının devam etmesini temin etmeye çalışmasıdır. Olasılık hesapları, aynı olayların tekrarlanması sonucu elde edilen bilgilerin istatistiksel yorumlanmasıdır. Burada şu soru akla gelir: acaba tabiattaki herhangi bir olay aynen tekrarlanabilir mi? Buna olumlu cevap vermek çok zordur. Çünkü tabiat devamlı bir değişme ve hareket içindedir. Dolayısıyla aynı koşulların hepsinin tekrarlanması ne derece mümkündür? Başka bir deyimle, “Akan bir nehirde aynı su ile iki defa yıkanabilir miyiz?” Bunun mümkün olmadığı akla daha yatkın gelmektedir. Bu nedenle tabiatta iki olayın aynı koşullarda tekrarlanması düşünülemez. Bu durumda ortaya çıkan sonuçları değerlendirdiğimizde bunlar aynı olayın tam karşılıkları değildir. Bu da olasılık olarak ifade edilen sonuçların mutlak olarak kesin olmadıklarını gösterir. Fakat bu olasılık hesapları boşuna değildir. İnsanlara olaylar hakkında kabaca bir öngörü sağlar. Bu öngörüler insana davranışlarında yol gösterici olabilir. Burada önemli olan insanın olasılık sonuçlarını değerlendirirken doğru akıl yürütmesi ve sonuçları doğru algılamasıdır. Tabiattaki mutlak ile izafi sonuçların birbirinden farklı oldukları daima göz önünde bulundurulması gerekir. İnsanın gücü ancak izafi değerleri belirlemeye yetiyor. Mutlak olanı algılamak ise imkânsızdır. Bu insanın tabiatının yaratılışındaki hikmet ve gizemlerin sonucudur. İnsanın buradaki ilahi bilgilerin kendisine gözükmediğini bilmesi ve Rabbine teslim olması gerektiği bilincine sahip olması kendisi için en büyük kazançtır. “İnsana kendi nefsinde ve ufkundaki ayetleri göstereceğiz” mealindeki ayetin anlamı bu noktada belirgin olmaktadır. Böylece insan Rabbini daha da tanımış ve O’na yakınlaşmış olur. Matematiksel modellerin evrendeki olayları kısmen açıklayabilir olmaları, evrenin işleyişinde bir ölçünün, bir tutarlılığın mevcut olmasını gösterir. Çünkü (Furkan, 25/2) de Allah Teâlâ bütün evreni bir düzen ve ölçü içinde takdir ettiğini ifade etmektedir. Buna göre insanlar evrendeki bu tutarlı ve sağlam düzenin işleyişi ve yapısı hakkında düşünmesi ve onu açıklamaya çalışması istenilen bir şeydir. Fakat bütün olgularda zahiri açıdan bir belirsizlik olduğu da kesindir. Bu da olguların batıni yüzlerinin mevcut olmasının bir sonucudur.
Korona Virüsü İle İlgili Olasılıklar Korona virüsünün bugünkü macerası ve onunla yapılan mücadelede olasılık değerler önemli bir yer tutmaktadır. İnsanlar davranışlarını bu olası verilere göre yaparlar, fakat öngörülen olasılık sayıları dışındaki olayların da tahakkuk ettiği görülmektedir. Bu sonuçlar bize olasılık hakkında ileri sürdüğümüz düşünceleri teyit etmektedir. Bu salgınla ilgili olasılık hesapları ortaya çıkan sonuçlarla elde edilmektedir. Ortaya yeni sonuçlar çıkınca olasılık hesapları güncellenmekte ve yeni bir durum ortaya çıkmaktadır. Ancak yeni ortaya çıkan sonuçlar insanların daha önceden ön göreceği şeyler olmayabilir. Örneğin virüsün yayılma hızı değişiyor. Buna insanın bir müdahalesi mümkün değil. Bu virüsün mutasyona uğrayarak karakterini değiştirmesi ile oluyor. Bu değişikliği insanın önceden görememesi olayların insanın iradesinin dışında cereyan ettiğinin bir göstergesidir. İman edenler için bu irade Allah'ın iradesidir. Allah istediği şeyi yapmakta serbesttir. Bütün kainat ve içindekiler onun emrindedir. Bu şekilde düşünen iman sahibi insanlar için problem çözülmüş ve her şey yerine oturtularak açıklanmış olur. İnsana düşen, Allah'ın emriyle kendisini virüsten koruması, hasta olmamaya çalışması ve mikrobun başkalarına ulaşmasına mani olmasıdır. Bu önemli bir ibadettir. Çünkü bunu Allah'ın emri olarak yaparlar. İman sahibi olmayanlar ise bu gelişmelere kendiliğinden, tesadüfen olduğunu düşünürler. Olaya hakim olmak için gayret gösterirler. Fakat uygulamadaki sonuçlar gösterir ki, bu olaylara insanların tamamen hakim olması mümkün değildir. İnsana sadece olaylar olduktan sonra, ancak olasılık değerlerini yeniden güncellemek düşmektedir. Bu güncellemelerin ise hiçbir zaman bir sonu gelmemektedir. Yani olaylarda daima belirsizlik hali devam etmektedir. Sırlar ilmine sahip olan insanlar ise, kısmen bazı keşif bilgilerine sahip olup, tahakkuk edenlerin bir kader-i ilahi olduğuna kanaat getirirler. Bu bilgileri herkes kabul etmeyebilir. Akıla ters olduğunu düşünebilir. Bu keşif bilgileri tahakkuk ettikten sonra ancak doğru olduklarını anlarlar. Bunları daha önceden bilmek insana virüs ile mücadelede bir şey kazandırmayabilir. Fakat bunları bilmek insanı Allah'a ve kadere imanını arttırır. Allah Teâlâ'nın her şeyi daha önceden takdir etmiş olduğunu onlar. Bu da inanan bir insan için sevap kazanma kapısıdır. Virüs ile mücadelede her insan gibi kendisini ve çevresini korumakla uğraşır. Maske, mesafe ve temizliğe dikkat ederek ve aşı olarak virüse karşı mücadele eder. Bunları yaptıktan sonra Allah'a sığınır ve koruması için dua eder. Bu da onun için bir sevap kazanmadır. Dolayısıyla olayları doğru olarak algılayan Müslümanlar daima karlı olurlar. Bu kazançları hem dünya hayatları ve hem de ahiret hayatları için söz konusudur.
Sonuç Olasılık ölçüleri insanların tabiattaki olayları anlamasında ve olayların nerelere evrileceğini tahmin etmede faydalı ve yardımcı olmaktadır. Ancak olasılık yöntemi ile elde edilen tahminler tam ve mutlak kesin değildir. Yaklaşık bir yorumdur. Bu tahminlerin aksinin de meydana gelebileceği asla göz ardı edilmemelidir. Olasılık doğadaki olayların yalnızca zahiri (görünen) tarafı içindir. Olayların batını tarafına ait değildir. Ayrıca olasılık, olayların nedenini, nasılını ve mahiyetini izah edemez. Bu nedenle mutlak olarak kesinlik ifade etmez. Allah Teâlâ, doğadaki olayları kendi irade, güç ve ilim sıfatlarıyla tahakkuk ettirir. Olaylar tahakkuk etmeden önce bizler için belirsizdir. Biz ancak tahakkuk ettikten sonra onları gözlemleyebiliriz. Olasılık bize gözlemlediğimiz sonuçları yorumlar. Evrende olayların kendi kendine mi tahakkuk ettiği veya ilahi bir iradenin müdahalesiyle mi oluştuğu, insanların her zaman tartıştıkları bir konu olmuştur. Bazı insanlar evrendeki olayların kendi kendine tesadüfen oluştuğunu ileri sürmüşlerdir. Örneğin Evrim teoricileri bu görüştedirler. Onlara göre evrende bir canlı hücrenin kendi kendine oluşması mümkündür. Ancak bir canlı hücrenin kendi kendine oluşması için birçok koşulun bir araya gelmesi gerekmektedir. Bu koşulların hepsinin aynı anda bir yerde bulunması ise olasılık hesaplarına göre çok küçük, sıfıra yakın bir olasılıkla mümkündür. Bu bize tesadüfün akıl ile kabul edilebilir olmadığını gösterir. Çünkü sıfıra yakın bir olasılığın tahakkuk etmesi ancak ve ancak ilahi bir kudretin müdahalesi ile mümkündür. Bu olmayacak bir şeyin olması gibidir. Bütün bunlara göre olasılık teorisi evrim teorisinin iddialarını yalanlamaktadır.
Kaynaklar “İstatistik”, L. J. Stephens, Schaum Series, İstanbul, 2013 “Marifet ve Hikmet”, İbn Arabi, İz Yayıncılık, İstanbul, 2011 “Olasılık ve İstatistik”, F. Akdeniz, Akademisyen Kitapevi, İstanbul, 2020 “Rastlantı”, M.A. Çalışkan, Küre Yayınları, İstanbul, 2018 “Rastlantı ve Kaos”, D. Ruelle, Say Yayınları, İstanbul, 2017
Yorum ve Eleştirileriniz için : oryanmh@gmail.com
|
Tasavvuf ve Olasılık |
Yayınlanma Tarihi : 21.04.2021 |