Sabatay Sevi’nin Müslüman olmasıyla beraber, 200 kadar aile de Yahudilikten ayrılarak Müslüman oldu. Bu grup, daha sonra kendilerine ‘Dönme’ adı verilen kimselerdi. Ayrıca Sabatay Sevi’nin öğretilerine bağlı olan fakat Yahudilikten ayrılmayan bir grup da vardır. Bunlar, gizli Sabataycılardır. Dönme kelimesi Türkçe dönmek fiilinden gelen terim olarak, genellikle "din değiştiren, Müslüman olan, ihtida eden" anlamına gelmektedir. Özellikle de XVII. yüzyıldan itibaren Osmanlı idaresinde yaşayan Yahudilerden, dinî ve siyasÎ düşüncelerle asıl dinlerini gizleyip kendilerini Müslüman olmuş gösteren, Müslüman ismi alan ve Müslümanların kıyafetlerini benimseyen cemaat mensupları için kullanılmaktadır. Bu Yahudi cemaate, önderleri Sabatay Sevi'nin adına nisbet edilerek Sabataistler de denmektedir. İslam kültür tarihinde başka bir dinden Müslümanlığa geçenlere umumiyetle mühtedî denildiği, gerçekte Müslüman değilken çeşitli mülahazalarla kendisini Müslüman gibi gösterenlere de münafık adı verildiği halde yalnız bu Yahudi zümresi dönme-dönmeler ismiyle anılmıştır. Dönme hareketinin temelinde, Osmanlı Devleti'ne sığınmış İzmirli bir Yahudi ailesinden olup öğrenimi sırasında özellikle Kabala’nın etkisinde kalarak "Tanrı krallığının kurucusu" sıfatıyla Yahudi milletini tekrar Kudüs'te toplama, Süleyman Mabedi'ni ihya etme ve bütün insanları kurtuluşa erdirme hayalleriyle kendisini kurtarıcı (mesih) ilan eden Sabatay Sevi'nin bu idealini gerçekleştirmek için görünüşte Müslüman olmanın kendisine sağlayacağı imkanlardan faydalanma düşüncesi vardır. (Bkz. Sabataycılık) Sabataycıların Müslümanlığı kabul ettikten sonra Selanik’te taşındıkları evler görkemliydi. Ancak dışarıdan içerisi görünmezdi ve içerde gizlilik hüküm sürerdi. 19. yüzyılın ikinci yarısında teknolojik gelişmeler ve bankacılık sayesinde maddi varlıklarını geliştirdiler. Bu gelişmeyi körükleyen ‘Jön Türkler’ arasında Dönmeler olduğu bilinmektedir. Daha sonraları Türkiye’de faaliyet gösterecek Osmanlı Bankası ve Selanik Bankası’nın kurucuları arasında Dönmeler vardır. Ahali Mübadelesi yıllarında Dönmelerin bir kısmı Türkiye’ye gelip asimile olmanın hata olduğunu iddia ederken, diğerleri de bunun bir tarz olduğunu savunmuşlardı. Öte yandan Karakaşzade Rüştü Bey, TBMM ve Cumhurbaşkanı’na müracaat ederek, ilk defa mezhebi hakkında bir ifşaatı dile getirdi ve Yunanistan’da kalmaları gerektiğini savunsa da başarılı olamadı. Ancak gerçek olan bir konu da, Dönmelerin bu sayede II. Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanya’sındaki toplama kamplarına sevk edilmekten kurtulmuş olmalarıydı. Dönmelerin başı Mesihlik iddiasındaki Sabatay Sevi, yani diğer adıyla Aziz Mehmet Efendi’dir. Sabatay Sevi Müslüman olduktan sonra Edirneye yerleşmiş ve orada planını yürütmeye koyulmuştu Yahudilere hulul ediyor ve onları İslam nikâhı altında Yahudilikten beter bir mezhebe sürüklüyordu. Artık Edirne’de ihtida hareketleri birbirini takip ediyor, aziz Mehmet efendinin tavsiyesiyle oradaki Yahudiler kafile kafile İslâmiyeti kabul ediyordu. Edirne Yahudi halkının başı Angelos Cohen bu durumu telaş içinde görüyordu ve bu gidişle bütün cemaatin ihtida ederek Yahudiliğin en kuvvetli merkezlerinden birinin sönüp gideceğini düşünüyordu. Bu nedenle haham Cohen gizlice harekete geçti. Şehrin ayak takımından bazılarını para kuvvetiyle elde etti. Bu kişiler aziz Mehmet efendinin ikamet ettiği evin civarında bekliyorlardı. Aziz Mehmet efendi sokağa çıkar çıkmaz peşine takılıyorlar “geldi mi” diye sabık mesih ile alay ediyorlardı. Bu hallerden usanan Mehmet Aziz efendi müsaade alarak Selanik’e gitti. Yanında kayınbiraderi Yakup Çelebi de vardı. Selanik’teki bir kısım Yahudiler Mehmet Aziz efendiye uyarak Müslüman oldular. Diğer kısmı ise Müslüman olan bu Yahudilerle şiddetli bir mücadeleye başladılar. Bu mücadele iki sene sürdü. Bu sebepten dolayı Aziz Mehmet efendi Adriyatik sahilinde Olgün kalesine nakledildi. Bu kale içinde Müslüman Arnavutlar vardı. Hepsi de korsanlık yapıyorlardı. Aziz Mehmet efendi bu kale içinde çok sıkıldı. Nihayet yedi sene sonra 1676 yılında öldü. Aziz Mehmet efendinin vefatından sonra ona bağlı olanlar, kayınbiraderi Yakup Çelebi etrafında toplanarak Selanik’te ayrı bir cemaat halinde yaşadılar. Bu cemaate “Dönmeler” adı verildi. Fakat Selanik’teki diğer Yahudiler dönmeler adını verdikleri bu zümreyi Müslümanlık kisvesi altında Yahudilikle itham ve her zaman onlarla mücadele ederlerdi. Bu mücadeleden bıkan 25 hanelik bir kısmı İzmir’e hicret ettiler. Selanik’te 300 hanelik bir cemaat kalmıştı. Bunların kadınları tesettüre örtünmeye son derece riayet ediyorlardı. Erkekleri ise bütün vakit namazlarını şehrin en büyük camilerinde kılıyorlar, böylece Müslümanlar arasında dönmeler aleyhindeki olumsuz düşünceyi ortadan kaldırmaya çalışıyorlardı. Hatta içlerinde kadiri, rufai, nakşi gibi koyu Müslümanların dahil oldukları tarikatlara intisap edenler bile vardı. Yakup Çelebi’nin riyaset ettiği idare meclisi mühim bir karar vermişti. Kabile halkından hiçbiri kabile haricinden kimselerle evlenmeyecek. Bu karara da başlıca iki düşünce sebebiyet vermişti. Biri Aziz Mehmet efendinin kabile halkının haricinde kalan yabancılarla ihtilat olunmayacak diye tavsiyesi, ikincisi de mal meselesi. Yabancılarla evlenecek olan bir dönme vefat ettiği takdirde onu mirasına yabancılar da iştirak edecek böylece mallar bölünecektir.
Necip Fazıl Kısakürek, Büyük Doğu Dergisinin Haziran 1969 sayısında şunları yazmaktadır: “Aziz Mehmet efendi bağlısı sahte Müslümanlar İzmir ve İstanbul’da kümelenerek aile aile parçalara bölündüler. Fakat aralarında müthiş bir vahdet belirtici (dönmelik) sınıfını kurdular ve suretâ Yahudilerden ayrı müstakil ve hatta onların benimseyeceği şekilde bambaşka ve çok daha zararlı bir Yahudilik ocağı işletmesini meşrutiyet yıllarına kadar sürdürdüler. Meşrutiyet hareketi ise dönmelerin zaferi oldu. Bu hareketle başta dönmelik, masonluk ve Yahudilik el ele davrandığı ve II. Abdülhamid’in şahsında tecelli eden dini ve milli Türk birliği ahlâkını, ananesini çürütme hamlesine girişti. İttihat ve Terakkicilerin kucak açtığı meşhur Maliye Nazırı Cavit, Divan-ı Harp Reisi ve Kumandan Remzi Paşa, sahte Türkçülük cereyanının şakşakçısı Halide Edip Adıvar gibi dönme tipler meydanı doldurdu. Sosyete hayatı yaftası altında Şişli muhiti ve salonları kuruldu. Aynı sahtelik “Edebiyat-ı Cedide” ye de aşılandı ve Ulu Hakan’ın tahttan indirilmesinden sonra tepetaklak giden milli ahlâk büyük şehirlerde tam bir çürüme halinde bugüne kadar geldi. Üsküdar’daki hususi mezarlıklarına kadar Müslümanların ve Türklerin arasında, aynı hüviyeti taşıyarak tam bir ayrılık hayatı yaşayan Dönmeler, ticaret ve sanayi hayatına hakim olarak Türk’ü çürütme gayesini hiçbir devirde ihmal etmediler ve buna göre devirlerin cereyanlarını istismar etmeyi bildiler.”
TDV İslam Ansiklopedisinde bu konuyla ilgili olarak şunlar yazmaktadır: “Sabatay Sevi'nin din değiştirmesi, ona bağlı olanlarca "Sabatay'ın peygamberi" sayılan Gazzeli Nathan tarafından, Yahudiler dışındaki milletlere de mesihliğini kabul ettirmek için uygun bir yol olarak açıklandı. Böylece Sabatay’ın Müslüman olması tarihî ve dinî görevin bir parçası olarak değerlendirildi. Filistin'de Tanrı krallığını kurma yolunda atılması gereken bir adım olduğu düşünüldü. Sabatay'ın taraftarlarından bazıları Yahudi olarak kalmaya devam ederken çoğunluk onun yolunu takip ederek gerçekte Yahudi kalmakla birlikte görünüşte Müslüman oldular ve böylece dönmeler zümresi ortaya çıkmış oldu. Sabatay Sevi'nin ölümü taraftarlarınca "beden değişikliği" olarak yorumlanmıştır. Buna göre Sabatay ölmemiş, ruhu eşi Aişe'nin kardeşi Yakub'da ortaya çıkmıştır. Bu inanç cemaatin yeni bir lider seçmesini kolaylaştırmış ve Yakub (Çelebi) dönmelerin lideri olmuştur. Cemaat onun başkanlığında Selanik'te toplanarak Sabatay Sevi'nin sözde Müslüman olduktan sonra benimsediği metodu devam ettirmeyi kararlaştırmıştır. Bunun için de bazı prensipler ve ikeler tesbit edilmiştir. Buna göre her kabile reisi öğle ve ikindi namazlarını çarşı ve pazar yerlerinde kalabalıkla birlikte kılacak, hac mevsiminde malî durumu iyi olan üç beş kişi hacca gidecek, mevlid merasimlerinde cami ve tekkeler Mehmed Efendi'nin (Sabatay Sevi) cemaatiyle dolacak ve cenaze törenlerinde Selanik caddelerini titreten tekbirler getirilecektir. Bu davranışlarla amaçlanan husus, Müslüman Türklerin dönme cemaati hakkındaki menfi kanaatlerini ortadan kaldırmaktır. Ancak dönmelerin bir kısmı, Yakub Çelebi’nin (Josef Queride) Türk adetlerine fazla bağlılık göstermesi yönündeki görüşlerine karşı çıkmış, böylece aralarında ihtilaf baş göstermiştir.”
Bu ihtilaf nedeniyle cemaat 1689 yılında ikiye ayrılmış, 1720'de ise yeni bir bölünmeyle üç grup oluşmuştur. Bu gruplar, cemaat liderlerinin adlarına veya özel görüşlerine göre Yakubiler, Karakaşlar ve Kapancılar adını almıştır. Her grup Sabatay Sevi'nin telkinlerine bağlı kalmakla birlikte anlayış ve uygulamada, yorum ve tevillerde farklı bir yol takip etmiştir. Yakubiler (Yakub Çelebi’yi takip edenler), Müslüman Türkler gibi ibadet etmeleri ve onların adetlerini benimsemeleri, muhafazakar olmaları, memuriyeti tercih etmeleri ve kendilerine has kıyafetleriyle diğerlerinden ayrılıyorlardı. Bunlar çocuklarına evleninceye kadar cemaatin sırlarını öğretmezler, kadınlara mirastan eşit pay verir ve İslami usule göre sünnet olurlardı. Dönmeler Yahudi ibadet ve ayinlerine büyük çapta bağlıdırlar. Ayin dili olarak İbranice ve İspanyolcayı kullanmışlardır. Memuriyet hayatını tercih ettikleri için medrese eğitimine önem vermişlerdir. İçlerinden İslami ilimlerde uzman olanlar bile yetişmiştir. Daha sonra cemaatin çocuklarını yetiştirmek üzere Selimiye Mektebi'ni açmışlardır. Karakaşlar (Onyollular, Osman Baba Partisi), Yakub Çelebi'nin, İslamiyet'in zahirî hükümlerinin yerine getirilmesiyle ilgili olarak 1689'da aldığı kararı riyakarlık sayarak kabul etmedikleri ve Sabatay Sevi'nin emirlerine uyulmasını istedikleri için birinci gruptan ayrılmışlardır. Bu gruba göre Sabatay Sevi, ölümünden dokuz ay sonra doğan ve cemaat mensuplarından birinin oğlu olan Osman'da yeniden vücut bulmuştur. Bundan dolayı Osman Baba Partisi adıyla anıldıkları gibi cemaatin önde gelen ailelerinden Karakaşların ismiyle de tanınmışlardır. Ayrıca kendi iç ayinlerine yabancı unsurları karıştırdıkları için Kapancılar bunlara Onyollular adını vermiştir. Karakaşların dışarıya kız vermemek, kadınları boşamamak, çocuklara on üç yaşına gelince cemaat sırlarını açmak ve iktisadi bağlılığı devam ettirmek gibi bazı ilkeleri vardır. Cemaat çocuklarının eğitimi için Fevziye Mektebi'ni açan bu grup, iktisadi bağlılıkları sayesinde diğer gruplara nispetle varlığını daha çok sürdürmüş, içlerinden zengin tüccarlar, doktorlar, avukatlar, bürokratlar. öğretmen ve öğretim üyeleri çıkmıştır. Kapancılar (Papular, İbrahim Ağa Partisi), Osman Baba'nın mesihliğini ve Sabatay'ın ona hululünü reddederek ortaya çıkmışlardır. Bid’atları kabul etmeyip Sabatay Sevi'den gelen inanç ve ayinleri olduğu gibi muhafaza ettikleri için Karakaşlar bunlara. İspanyol Yahudicesinde "eskimiş, softa" manasına gelen Papu lakabını takmışlardır. Cemaat işlerinin bir meclis tarafından görülmesi. yabancı kadınlarla evlenmenin yasaklanması, ticarete önem verilmesi ve Batılılaşmanın bir ilke olarak benimsenmesi bunların başlıca özellikleridir. Kapancılar eğitim ve öğretime diğerlerinden daha çok önem verdikleri için cemaat arasında Avrupa'da tahsil görme teşvik edilmiştir. Batıda yetişenler çocuklarının eğitimi için Selanik'te Şemsi Efendi ve Terakki mekteplerini. İstanbul'da da Şişli Terakki Lisesini açmışlardır.
Tarihçe Sabatay Sevi olayı, Mesih bekleyen sıkıntı içindeki tüm Yahudi âleminde heyecan yaratmıştı. Örneğin Avrupa’da da bu tepkiler izlenmişti.1666’da Almanya’da çizilmiş bir gravürde Sabatay Sevi, kitleleri etkileyecek bir haşmetle atının üzerinde resmedilmiştir. Sabataycılık, en son evrimini Jacob Frank’ın (1726-1791) akımında yaşadı. Hahambaşılıkların takibine uğrayan bu akım, bu kez Hıristiyanlık âleminde bir saha buldu. Mensupları; Polonya ve Avusturya asilzadeleri, askeri ve sivil ileri gelenleri arasına katıldılar. Birçok Frankçı Freemason oldu ve mistik, Kabalistik ve devrimci fikirleri, Aydınlanma görüşleriyle birleştirdiler. Örneğin, E.Jase Hirschfield Asyalı biraderler adlı bir tür Masonik düzenin üyesiydi. Bu düzende Yahudi- Kabalist ve Hıristiyanlık öğeleri mevcuttu. 1775’te Hıristiyanlığa dönen ve Franz Thomas adını alan Jacob Sasportas (1610-1698) adlı Amsterdamlı Alahacı, Sabataycılığın geleneksel Yahudi Kurtarıcı (Mesih) görüşüyle çeliştiğini ve Hıristiyanlığa daha yakın düştüğünü savunur. Jacob Emden (1697-1776) adlı ünlü Alman Rabi de, Sabataycılığa karşıdır. Sabataycı olduğundan şüphelendiği Kabalist Eyeschutz ile yaptığı münazara, Aşkenaz Yahudilerini bir süre iki kampa ayırdı. Günümüzdeki eser miktardaki Sabataycılar ise Sevi’nin özellikle Kabalist görüşlerinin değerini savunmaktalar. Roma İmparatorluğu'nun Yahudi bağımsızlığına MS 70 yılında son vermesi üzerine ortaya çıkan ve tarih boyunca çeşitli yerlerde ve zamanlarda tekrarlanan mesih hareket, XVII. yüzyılda Sabatay Sevi ile yeni bir nitelik ve hız kazanmıştır. Biri Zohar'daki bir işarete uyarak 1648' de, diğeri Hıristiyan mistiklerine göre kurtarıcının geleceği tarih olan 1666'da olmak üzere iki defa mesihliğini ilan eden Sabatay Sevi bu hareketiyle bir yandan taraftar toplarken öte yandan hem bazı Yahudilerin hem de Müslümanların tepkisini üzerine çekmiştir. Osmanlı yönetimi genellikle Yahudilerin kendi iç meselelerine müdahale etmemekle birlikte şikayetlerin artması üzerine iki defa sorguya çekilen sahte mesih ilkinde hapis ve sürgünle cezalandırılmış, İstanbul’da divan huzurunda yapılan ikinci sorgulamasında ise basit bir haham olduğunu, sadece Yahudileri aldatmak için bu yola başvurduğunu ileri sürmüştür. Bu arada kendisi gibi bir dönme olan saray hekimi Hayatizade'nin (Moche ben Raphael Abravanel) tavsiyesine uyarak Müslüman olduğunu açıklamış ve Mehmed adını almıştır. Osmanlıda Dönme hareketinin ortaya çıktığı dönemin tarihleri ve vekayi'nameleri, bu harekete sadece Sabatay Sevi'nin divan huzurunda Müslüman olup Mehmed adını alması dolayısıyla yer vermiştir. Müslüman olduktan sonra Mehmed Efendi'nin ikili oynaması ve taraftarlarının da aynı şekilde hareket etmesi Türk milletinin onlara kuşku ile bakmasına yol açmıştır. Ancak Türkler arasında bunlarla ilgili bilgiler nesilden nesile rivayet yoluyla ve sözlü olarak aktarılmış, yazılı hale getirilmekten kaçınılmıştır. Buna karşılık dönmelerin kendi gizli belgeleri ele geçince Batı da 1880'li yıllardan başlayarak bu konuda birçok eser kaleme alınmıştır. Kapalı bir cemaat halinde yaşayan Türkiye dönmelerinin sırları, 1875-1877 yılları arasında Selanik'te bir dönmenin tamir edilmek üzere terziye bıraktığı yeleğin cebinden çıkan bir kağıtla ifşa edilmiştir. Bu kağıt ilk defa Selanik gazetecilerinden Saadi Levy tarafından kopya edilmiş, ardından okudukları dualar ve yazdıkları muskalar neşredilmiştir. Danon 191O yılında, dönmelere ait İbrani harfleriyle yazılmış ve bazı şekiller ihtiva eden bir muskayı yayımlamıştır. Bu muskanın altında Sabatay Sevi'nin mührü ile altı köşeli yıldız da (Magen David) bulunmaktadır. Ayrıca Tevrat ve Talmud’dan alınmış ifadeler ve Tanrı Yahova'nın ismi de yer almaktadır. Osmanlı Devleti'nde dönmeler konusunun ciddi olarak gündeme gelmesinde, Batı'daki bu yayınlar yanında Tanzimat, Meşrutiyet dönemlerinde ve ondan sonra ortaya çıkan içtimai ve siyasi hareketlerde dönmelerin üstlendiği rolün büyük payı vardır. 20. yüzyılın başlarında merkezi yönetime karşı başkentten uzak olan ve Selanik’te giderek güçlenen İttihat ve Terakki hareketi, kentte önemli bir nüfusa sahip Yahudi ve Sabataycı cemaatlerin desteğini almıştır. Özellikle Balkan ve I.Dünya savaşlarındaki tutumları, Osmanlı Devleti'nin parçalanmasından sonraki dönemde bizzat kendilerinin Türk olmadıklarını açıklamaları gibi hususlar dikkate alınırsa bu durum daha iyi anlaşılır. 1919'da İstanbul'da yayımlanan ve müellifi bilinmeyen Türkçe bir risalede dönmelerin inanç, adet ve gelenekleri, Müslüman-Türk oldukları yolundaki iddianın sadece görünüşten ibaret olduğu belirtilmiştir. Buna cevap olarak emekli binbaşı Sadık “Dönmelerin Hakikati” adıyla bir risale yazmış ve onların Müslüman-Türk olduklarını ispatlamaya çalışmıştır . Dönmelerin Karakaşlar grubuna dahil olan Rüşdü Bey, 1924'te Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne ve Mustafa Kemal'e verdiği dilekçelerle dönmeler konusunu yeniden gündeme getirmiştir. Rüşdü Bey 1 Kanunusani 1340 tarihli dilekçesinde. üç gruba ayrılmış olan dönmeIerin aslen ve ırken Yahudi olduklarını, ruhen ve vicdanen İslam'la ilgilerinin bulunmadığını, sahte bir kisve taşıdıklarını belirtmiştir. Bu dilekçe üzerine basın ve Türk kamuoyunda bu konu tartışılmış, lehte ve aleyhte beyanlar olmuştur. Ancak dilekçede yer alan iddiaların mevcut olmadığı konusunda kesin bir şey söylenmeyerek te'vil yoluna gidilmiş ve Cumhuriyet'in kurulmasıyla dönmeliğin tarihe karıştığı savunulmuştur. Yine aynı yılda Yunanistan'la mübadele söz konusu olunca Yunan parlamentosu üyelerinden Mustafa Efendi, Yunan yetkililerine başvurarak dönmelerin Türk ve Müslüman olmadıklarını bildirmiş ve mübadele harici tutulmalarını istemiştir. Ancak bu istek Yunan meclisinde, dönmelerin Türk unsurundan "bin kat ziyade muzır olduğu " gerekçesiyle reddedilmiştir. Dönmeler çeşitli mektepler açmış ve çocuklarının yetiştirilmesine özen göstermişlerdir. 1924’lerde bu mekteplerde okuyan dönme çocuklarının ezberledikleri dualar ele geçmiş, bunların, "Dünyanın yarısı demek olan mübarek Sabatay Sevi'nin ismiyle" anlamındaki bir besmele ile işe başladığı, devamının ise Yahudi kutsal kitabından alınmış cümlelerden ibaret olduğu görülmüştür. Bu bilgi ve belgeler dönmelerin kimliklerini tartışma gündemine getirmiştir. Yahudilerin de kendilerinden farklı kabul ettikIeri dönmeler yarı Türk, yarı Yahudi sayılmış ve "gizli cemaat" olarak adlandırılmıştır. Ancak tartışmalarda dönmelerin Türk toplumuna karıştığı ve gizli bir cemaat olarak yaşamadığı iddia edilmiştir. Bu iddialara rağmen 1942 yılında çıkarılan Varlık Vergisi Kanunu'nda dönmelerle ilgili olarak "D" maddesi konulmuş ve onlar için Müslümanlarla gayri müslimler arasında bir oran belirlenmiştir. Fakat daha sonraki yıllarda yine ayrı bir cemaat olup olmadıkları tartışılmıştır. Günümüzde de bir dönme cemaatinden söz edilmekte, ancak sayıları ve kimlikleri kesin olarak ortaya konulmamaktadır. Dönmeler Türkiye genelinde 30.000 kişi civarında tahmin edilmektedir. Bunlar daha çok Edirne, İstanbul, İzmir, Ankara ve Bursa’da yaşamaktadırlar. Yoğun olarak bulundukları yer Selanik olduğu için dönmelere "Selanik dönmesi" de denilmektedir. Bundan dolayı mübadele sonrasında Türkiye'nin çeşitli şehirlerine gelip yerleşen dönmelerden doğum yerleri Selanik olanlar Selanik ismini değiştirmişlerdir. Kapalı bir cemaat hayatı yaşadıkları için dönmeler sır vermemeye özen göstermişler, eskiden olduğu gibi bugün de Türklerin yanında Türk isimlerini, kendi aralarında ise Yahudi isimlerini kullana gelmişlerdir. Dışişleri, maliye, eğitim, basın-yayın ve üniversiteler başta olmak üzere çeşitli alanlarda görev yapanların yanında özellikle ticaret ve sanayide önemli başarılar elde eden dönmeler de vardır. Bugün Türkiye'nin en etkili aydınları, gazete sahipleri ve köşe yazarları arasında dönmelerin de bulunduğu iddia edilmektedir.
Dönmelerin Bayramları Dönmelerin bayramları son derece değişiktir. Bayram olarak kutlanılan günler şunlardır: 1) 24 Sivan (İbrani takvimine göre resmi yılın dokuzuncu ayı), Sabatay Sevi’nin Gazzeli Nathan tarafından Mesih olarak kabulü, 2) 5 Temmuz, Ruh’un giyinmeye başlaması (Sabatay Sevi’ye ilham gelmesi) bayramı, 3) 5-23 Temmuz, (aydınlanma bayramı gelmesiyle reformun başlamasıdır), 4) 12-21 Adar (İbrani takvimine göre resmi yılın altıncı ayı), Sabatay’ın sünnet edildiği gündür. Özellikle bayramları nedeniyle de Türkiye’deki Yahudi dini otoriteleri tarafından tanınmayan Sabataycılar, İstanbul’un belli semtlerine yerleşerek, geleneksel yaşam tarzlarını ve dini törenlerini sürdürdüler. İyi öğrenim gördüler ve Türk toplumuna kısa sürede entegre oldular. Dünyadaki Dönmelerin sayılarının 20.000-50.000 arasında olduğu tahmin edilmektedir. Günümüzde İstanbul’da çok sınırlı sayıda mensupları vardır. Teşvikiye’deki Şişli Terakki Lisesi, 1885’te; Işık Lisesi de 1879’da ilk kez Selanik’te inşa edildi. Şişli Terakki Lisesi, Kapancılar, Işık Lisesi, Karakaşlar kesimlerinin denetiminde kuruldu. Üsküdar ve Bağlarbaşı arasında ve Bülbülderesi Sokağının solundaki tepedeki mezarlık, 20. yüzyıl başlarında inşa edilmiş olup; Selanik’ten gelen Sabataycılara tahsis edilmişti. İyi muhafaza edilmiş olan mezarlığın bölümlerinden biri, Sabataycıların Müslümanlarla olan evliliklerinden doğan kişilere; diğeri de İstanbul’a yerleşmiş Sabataycıların Kapancılar ve Yakubiler kesimlerine ayrılmıştır.
Dönmelerin İnanç Esasları ve Prensipleri Bazı tarihi rivayetlere göre Aziz Mehmet efendi Müslümanlık ile Museviliğin önemli esaslarını birleştirmiş, böylece Museviliğin esası olan 10 emre bazı şeyler daha ilave etmiştir. Aziz Mehmet efendinin ölçülerine göre kendisini düşündüğü mezhebin ilkeleri şöyle olmalıydı: Ana babaya hürmet edilecek, kimsenin hayatına kast edilmeyecek, zina işlenmeyecek, komşunun malına, kızına, karısına kötü gözle bakılmayacak, tütün, içki vesaire içilmeyecek, Ramazan ayında oruç tutulacak, hacca gidilecek, zekat verilecek ve cemaatin düşkünlerine muhakkak yardım kılınacak, buna imkan olmazsa Cuma ve bayram namazları katiyen kaçırılmayacak, ölüler gasledilecek ve ayrı bir mezarlığa gömülerek mevlit okutulacak, cemaatten gayrısı ile evlenmeyecek, cemaatin esrarı saklanacak, gayrimeşru ticaret yapılmayacak, namus meselesi mevzu bahis olmadıkça talak şiddetle yasak. Dönmelerin Sabatay Sevi'ye dayandırılan "amentü"leri özetle şu esasları kapsar: 1. Gerçek Tanrı olan İsrail'in Tanrısı'na inanırım. 2. Sabatay Sevi'nin gerçek mesih olduğuna inanırım. 3. Tevrat'ın gerçekler Tevrat'ı olduğuna inanırım . 4. Tevrat'ın değiştirilmediğine ve yürürlükte olduğuna inanırım. 5. Sabatay Sevi'nin dünyanın dört tarafına dağılmış olan İsrailoğulları'nı bir araya toplayacağına inanırım. 6. Ölülerin dirileceğine inanırım. 7. İsrail 'in Tanrısının, Süleyman Mabedini yukarıdan aşağıya bina edilmiş olarak göndereceğine inanırım. 8. İsrail'in Tanrısının bu dünyada cemalini göstereceğine inanırım. Dönme amentüsünün son maddesi, "gerçek mesih" Sabatay Sevi'nin yeniden gönderilmesini isteyen dua cümlelerini ihtiva eder. Sabatay Sevi'nin Müslüman olduktan sonra ortaya koyduğu ve dönme cemaatinin uygulamaya çalıştığı emirler dönmelik besmelesiyle başlar ve başlıca şu hususları ihtiva eder: “Tanrı'nın birliğine, mesihin (Sabatay Sevi) hakiki mesih olduğuna, ondan başka kurtarıcı bulunmadığına iman etmek, yalan yere yemin etmemek, Tanrı'nın ve mesihin adı anıldığında saygı göstermek, mesihin sırrını anlatmak ve incelemek için toplantılara katılmak, adam öldürmemek, zina etmemek, yalan yere şahitlikte bulunmamak ve yalan söylememek, kimseyi zorla İslam'a sokmamak, kıskanç ve bencil olmamak, merhametli davranmak, her gün gizlice Mezmur okumak, Türklerin adetlerinden olup gözle görülen her şeyi yerine getirmek, Müslümanlarla evlenmemek, çocukları sünnet ettirmek. Dönmelerin bu inanç esasları ve prensipleri dışında daha başka adetleri ve ayrıca bayramları vardır. Bunlarda Yahudilik esas olmak üzere İslam'dan da bazı unsurlar alınarak Sabatay Sevi'nin emirleri doğrultusunda birbirine karıştırılmıştır. Dönmeler bu tür inanç ve adetlerden dolayı Yahudilerce de Müslümanlarca da farklı bir cemaat olarak görülmüştür. İçlerinden Yahudiliğe geçenler olduğu gibi Türk milleti içinde eriyenler de vardır.
Türkiye’de Sabataycılık – Dönmelik konusunda en çok yazı yazan şahıs yazar Mehmet Şevket Eygi’dir. Eygi özellikle Milli Gazetedeki günlük yazılarında bu konuyu çok sık olarak dile getirmiştir. Sonradan 1996-1999 yılları arasındaki yazılarının bir kısmını “Yahudi Türkler yahut Sabetaycılar” adlı kitabında yayınlamıştır. Eygi’nin yazılarında nedense birbirinin zıttı olan ifadeler vardır. Bir yandan bir şeyleri överken diğer yandan onları aşağılamaktadır. Örneğin Eygi bir yazısında Sabatay Sevi’nin sahte Mesih olduğunu söylerken, başka bir yazısında onun dünyadaki en önemli 10 şahsiyetten biri olduğunu ifade etmektedir. Bu çelişkili yaklaşımları Eygi’nin diğer kitaplarında da görmek mümkündür. Bütün bunlara rağmen Eygi’nin yukarıda adı geçen kitabındaki Dönmelik ve Sabataycılık ile ilgili yazılarının bazılarını aşağıda ifade ediyoruz. Buradaki iddialar gerçekten önemlidir. Ancak Eygi bu iddialarının ispatı için yeterli belge ortaya koymamıştır. ● Ülkemizdeki dönmelerin sayısı kesin olarak belli değildir. Çünkü haklarında hiçbir resmi istatistik tutulmamaktadır. Bunlar zahirde Müslüman görünmekte bâtınen sahte Mesih Sabatay Sevi’nin dinine mensup bulunmaktadır. Yakın zamana kadar ölülerini sadece Üsküdar’da Bülbül Deresi’ndeki dönmeler mezarlığına gömerlerdi. Sonra bu adeti kaldırdılar ve Zincirlikuyu mezarlığına da gömmeye başladılar. ● Maliye Nazırı Cavit bey (Atatürk astırmıştır), gazeteci Ahmet Emin Yalman, Abdi İpekçi bu cemaattendi. Şu anda Türkiye medyasının (günlük gazete, haftalık dergi, tv kanalı) en büyük ve müessir kısmı Sabataistlerin kontrolündedir. İstanbul’da büyük bir liseleri vardır. ● Lozan anlaşmasına göre 1924 Yunanistan’daki Türkler bize iade edilirken, oradaki dönmeler Yunan meclisine dilekçe vererek, “Biz ne Müslümanız ne de Türk’üz. Biz aslında Yahudi’yiz, Sabatay Sevi’nin din ve milletindeniz. Binaenaleyh bizi Türkiye’ye göndermeyiniz” demişlerse de, Yunanlılar bu karışık ve bulaşık cemaatten kurtulmak için hepsini toplayıp Türkiye’ye göndermiştir. ● Sultan Abdülhamit düzenini bunlar yıkmıştır. Şunu unutmamak lazım ki Türkiye’de şu an en güçlü, tesirli, zengin ve esrarengiz bir lobi ve cemaattir. ● Diğer bazı dönmeler gerçek kimliklerini ve dinlerini gizleyerek Müslümanların din ve tasavvuf faaliyetlerine sızıyorlar. İlahiyatçı olanları var, şeyh olanları var. Adamlar hem Müslüman değil, hem ilahiyatçılık, şeyhlik taslıyorlar. Çok haklı olarak biz, bir papazın, bir hahamın gerçek kimliğini gizleyerek hocalık ve şeyhlik yapmasını istemeyiz. Sabataistlerin de yapmasını istemeyiz. ● Dış İşleri Bakanlığı bünyesinde Sabataistler vardır. Büyük basında da güçlü kalemleri ve yorumcuları bulunuyor. Medya imparatorluklarından birinin patronu sabataist. Bunlar sabataizm’in İslami bakış açısını resmi laiklik uygulamasına hakim kılmışlardır. Güç sahibi laik sabataistler zahiren “biz de Müslümanız” diyorlar. Lakin tatbikatta İslam ile savaşıyor, Müslümanlara baskı yapıyorlar. ● Sabataycılık Türkiye’nin büyük bir gerçeğidir. Bu realiteyi inkar etmek mümkün değildir. Türkiye’nin bugünkü siyasi, kültürel, ideolojik yapısını anlamak, yakın tarihini kavramak için Sabataycılığı bilmek zorundayız. ● Sabataycılık faktörünü hesaba katmadan doğru hükümlere ve neticelere varmak mümkün değildir. Sabataycılar meselesi antisemitizm yapılarak, iftira atılarak, yalan dolan haberler yayılarak halledilemez. Yapılacak iş bu konuda sağlam bilgilere ve belgelere dayanarak ilmi araştırma ve yayın işine ağırlık vermektir. ● Açıkça iddia ve ilan ediyorum ki, Sabataizm konusu iyi bilinmeden Türkiye’nin son bir asırlık tarihi anlaşılamaz, izah edilemez, bilinemez. Sabataycıları incelemek, yaptıklarını araştırmak antisemitizm (Yahudi düşmanlığı) mi olur? Hayır kesinlikle olmaz. Hungaroloji (Macar tedkikleri) yapmak nasıl Macar düşmanlığı olmazsa, Sabataycıları incelemek de düşmanlık sayılmaz. ● Gerek Türkiye Musevilerin hahambaşılığı, gerekse İsrail hahambaşılığı Sabataistleri Yahudi olarak kabul etmemekte, “Onlar Müslüman olmuşlardır, öylece kalsınlar” demektedirler. Ancak Sabataistlerin gerçekten Müslüman olmadıkları kesin olduğuna göre bu gizli, esrarlı, cemaat hangi kimlik içinde mütalaa edilecektir?
Yorum ve Eleştirileriniz için : oryanmh@gmail.com
|
Dönmelik |
Yayınlama Tarihi : 30.12.2023 |