“… Her kim Rabbine kavuşmayı arzu ederse iyi amel işlesin ve Rabbine yaptığı ibadete hiç kimseyi ortak etmesin.” (Kehf suresi, ayet 110)
“ Andolsun ki, sana da, senden öncekilere de şu vahyedildi: Yemin ederim ki, eğer şirk koşarsan bütün çalışmaların boşa gider ve mutlaka kendine yazık edenlerden olursun.” (Zümer suresi, ayet 65)
“ Allah'a hiçbir şeyi ortak kılmayarak (şirk koşmayarak) kavuşan kimse cennete girer. O’na ortak tanıyarak kavuşan kimse de ateşe girer.” (Hadis)
“ Allah'ın kulları üzerindeki hakkı, kulların O’na ibadet edip başka hiçbir şeyi O’na ortak koşmamalarıdır.” (Hadis.)
Bugünkü Müslümanların en büyük problemlerinden biri farkında olmadan şirke düşüp Allah'a ortak koşmalıdır. Oysa şirk en büyük günahtır ve affedilmeyeceği ayetle sabittir. (Nisa suresi, ayet 116). Bu nedenle Müslümanlar davranışlarında ve düşüncelerinde şirke düşmemek için çok dikkatli olmalıdırlar.
Şirke düşmemek için nelere dikkat edilmelidir:
1) Allah Teâlâ'nın isim ve sıfatlarını çok iyi bilmek gerekir. O’nun dışındaki varlıkları O’nun isim ve sıfatlarıyla vasıflandırmamalıdır. Örneğin sanatkar, devlet adamı, bilim adamı, sporcu gibi çok beğenilen kişilere “Sen en büyüksün” gibi övgüler yapılmamalıdır. Çünkü en büyük olan Allah'tır, “Allahu Ekber”. 2) Dünya sevgisini kalbimizden atmalıyız. Çünkü kalbe konan sevgiler Allah'a şirk olur. Allah insan kalbinde yalnız kendisinin sevgisinin bulunmasını ister. Halbuki insanlar kalplerine mal, para, evlat, kadın gibi varlıkların sevgisini koyarlar. Bunlarla ilgili herhangi bir aksilik söz konusu olduğunda kalpleri titrer ve üzüntü duyarlar. Bu, dünya ile ilgili şeylerin sevgisinin kalpte bulunmasının sonucudur. Bunlar İslam'a göre şirk sayılır ve terk edilmesi gerekir. 3) Riya (gösteriş) ten kaçmak gerekir. Riya ile yapılan ibadetler şirk sayılır. Çünkü bu durumda ibadet Allah için değil, başkaları görsün, beğensin diye yapılmış olur. Dini yalnız Allah için halis kılmak gerekir. İnsanın ibadetlerindeki amacı yalnız Allah Teâlâ'nın rızasını kazanmak olmalıdır. Bu nedenle ibadetlere riya karıştırılmaması gerekir. Muhakkak ki riya ile ibadet yapanların amelleri boşa gitmiştir ve ayrıca şirke girdiğinden büyük günah işlenmiş olur. 4) İnsanların heva ve heveslerini ilah edinmeleri şirktir. İnsan nefsi aşırı şehvet, zevk ve faydasız, zararlı şeylere düşkündür. Nefsinin arzularına tabi olanlar ve onun her isteğini yerine getirenler bir süre sonra nefsinin bu isteklerine tapar hale gelirler ve şirke düşmüş olurlar. Kendi isteklerini ilah edinmekle Allah'tan yüz çevirmiş olurlar. Bu da büyük bir dalalet ve sapıklıktır. “Hevasını kendisine ilah edinen kimseyi gördün mü? Şimdi ona sen mi vekil olacaksın?” (Furkan suresi, ayet 43) “Şimdi Rabbinden apaçık bir belge üzerinde bulunan kimse, kötü ameli kendisine süslü ve çekici gösterilmiş ve kendi hevasına uyan kimse gibi midir?” (Muhammed suresi, ayet 14) “ Yüce Allah'ın yanında gök kubbe altında Allah'tan başka tapılan tanrılar içinde, kendisine uyulan hevadan daha büyüğü yoktur.” (Hadis) 5) Bugünün müspet (pozitif) bilim anlayışına ihtiyatlı ve eleştirel yaklaşılmalıdır. Çünkü müspet bilimciler olayların faili olarak sebepleri görürler. Oysa İslam inancında olayların gerçek faili Allah Teâlâ’dır. Sebepler sadece birer vesiledirler. Örneğin serbest bırakılan bir taş düşünce müspet bilimciler bunun faili olarak yer çekimi kuvvetini gösteriler. Oysa yerçekimi kuvveti Allah'ın yarattığı bir şeydir. Dolayısıyla yerçekimi kuvveti taşın düşmesinin gerçek faili değildir, sadece onun düşmesi için bir vesiledir. Gerçek fail Allah'tır. Bu gerçek her şeyde aynı şekilde geçerlidir. Eğer insan taşın serbest düşmesinin faili olarak yer çekimi kuvvetini görürse şirke düşmüş olur. Bu bütün tabiat olaylarında geçerlidir. Tabiatı fail olarak görmek şirktir, çünkü tabiat fail değil edilgendir. Kendisi de yaratılmıştır. Kainatta Allah'tan başka mutlak kuvvet ve irade sahibi varlık yoktur. Bunun aksini düşünmek insanı şirke ve küfre götürür. Bu da ahirette ebedi hüsran demektir. Maalesef günümüzde insanlar âlemdeki gerçek faili göremeyince vesile olan sebepleri gerçek fail olarak algılamışlardır. Bunun sonucunda müspet bilime tapmışlardır. Onlar tabiatın her şeyi yönettiğini zannediyorlar. Böylece Allah'ın yanında başka faillerin de var olduğunu düşünerek şirke düşmüşlerdir. Burada Allah'ın mülkü olan alemde ona ortak koşmuşlardır. Oysa mülk yalnız Allah'a ait ve mutlak anlamda yalnız onun tasarrufu altındadır.
Günümüzde insanlar matematiğin mutlak kesin olduğuna inanıyorlar. Matematiksel olarak ispat edilmeyen şeylerin anlamsız ve hurafe olduğuna hükmediyorlar. Bu yanlış düşünce insanlara pozitivist filozoflar tarafından aşılanmıştır. Dini inanışları dogmatik gösterip kendi akıllarıyla oluşturdukları dogma ve paradigmaları yaymışlardır. Bunların ne kadar yanlış ve tutarsız olduklarını bazı makalelerimize anlattık. (Bkz. Tasavvuf ve Akılcılık, Tasavvuf ve Felsefe, Tasavvuf ve Pozitivizm)
Şirk büyük bir zulümdür. İslam'da şirk koşmayanlar için büyük müjdeler vardır.
“…Allah'a şirk koşma, kuşkusuz şirk büyük bir zulümdür.” (Lokman suresi, ayet 13)
“ İman edenler ve imanlarına zulüm karıştırmayanlar. İşte güven onlaradır ve doğru yolu bulanlar da onlardır.” (Enam suresi, ayet 82)
Bütün peygamberlerin ilk mücadele ettikleri konu şirktir: “Senden önce hiçbir peygamber göndermedik ki ona şöyle vahiy etmiş olmayalım: Gerçek şu ki benden başka ilah yoktur. Onun için Bana ibadet edin.” (Enbiya suresi, ayet 25)
Çünkü insanları doğru yoldan saptıran en kolay şey şirktir. İslam dinine düşman olanlar bu zayıf tarafı kullanarak, Müslümanları tevhit yolundan saptırmak için uğraşmaktadırlar. Şirk kavramının içini boşaltmak için birçok yayınlar yapılmaktadır. Şirk ile ilgili gerçek dışı yayınlarla, ehl-i sünnet itikadını bozmaya çalışmaktadırlar. Şirk olmayan birçok davranış ve düşünceyi kötüleyerek Müslümanların itikadlarını bozmaya çalışmaktadırlar. Bu kişiler dinde reformcu veya ateist olan insanlardır. Onların şirk dediği fakat gerçekte şirk olmayan davranış ve düşüncelerin bazıları şunlardır: - Tasavvuf ehli olmak, - Tarikat ehli olmak, - Evliyadan dua istemek, - Türbeleri ziyaret etmek, - Hz. Hızır (as) ın yaşadığına inanmak, - Hz. Mehdi (as) ın geleceğine inanmak, - Hz. İsa (as) ın tekrar dünyaya geleceğine inanmak, - Şefaate inanmak, - Mevlüt okutmak, - Aşure pişirmek ve dağıtmak
Yukarıda sıraladığımız davranış ve düşünceler ehli sünnet inancına göre hiçbir şekilde şirk değildir. Bu konuda “İslam Düşüncesinde Şirk Anlayışı” adlı makalemizde geniş bilgi verilmiştir.
Şirk tuzağına düşmemek için Müslümanlar neyin şirk olup neyin olmadığını iyice öğrenmek zorundadırlar. Çünkü şirke düşmemek için sağlam ve doğru bilgiye sahip olmak gerekir. Bunun için ehl-i sünnet alimlerinin kitaplarını ve makalelerini okumalıdırlar. Dinde reformcu veya ateist kişilerin yayınladıkları kitaplardan ve makalelerden uzak durulmalıdır.
Allah Teâlâ'nın bütün Müslüman kardeşlerimizi şirk tuzağından uzaklaştırmasını niyaz ederiz.
Yorum ve eleştirileriniz için : yorum@ilimvetasavvuf.com
|
Şirke Düşmekten Nasıl Kurtuluruz? |
Yayınlama Tarihi: 29.01.2019 |